Geceleri balkonda ışığın etrafını alan pervane böceklerini fark etmiş miydik hiç?
Ya onların aşk uğruna yaşadıklarını bilir miyiz? Yani pervanenin mum ışığıyla yaşadığı aşkın
hikayesini…
Aşk bir farkına varış, bir idrak seviyesidir…‘Aşk odu önce ma’şuka, andan âşıka düşer.’ derler,
malum. Yani aşk ateşi önce sevilene ondan sonra sevene düşer. Önce sevilende bir ateş yanmalı ki
pervane onun etrafında dönsün, pervane o ateşi görsün, sonra aşkının farkına varsın… Pervane aşkını
ispat edebilmek için gördüğü anda ışığı, etrafında dönmeye başlar. Bir cezbedir bu. Bu cezbenin
gittikçe daralan bir çemberi vardır. Işığın etrafında döner, döndükçe biraz daha yakından dönmek
ister. Işığı gördüğü anda aşkı ilmel yakin olarak tanıyan pervane, onu aynel yakin bilmek istediği
için gittikçe mumun etrafındaki çemberi daraltıyor. Çember daraldıkça pervanenin aşkı artıyor, şevki
artıyor, coşkusu artıyor.Coşkusu arttıkça da cesareti artıyor. Aşk cesaret işidir, neticede. Ve
pervane cesaretle kanadını şöyle bir değdirir ateşe. İlk lezzettir işte o acı. Acı verir, yakar
içini. Ama ona verdiği acı o kadar hoşuna gider ki, daha fazla dönmeye başlar. Acı ve lezzet…
Birbirine zıt bu iki duygunun bir arada olması nasıl mümkün… İşte bu noktada, azabın ve acının
lezzet olmasındaki sırrı yakalamak gerek. Azap kelimesi azp kelimesinden türüyor. Azp lezzet demek.
Azabın ne olduğunu buna göre ölçün ve düşünün. İşte kanadının ucunu bir defa yaktığı zaman pervane
ilk azabı duyar; fakat öyle bir lezzettir ki o azap… Bu azap ve ondan alınan lezzet, insanı yavaş
yavaş nefsinden sıyırıp vuslatı mümkün kılar. Bu sefer daha büyük bir cesaretle kendini ateşe
atarcasına gider ışığı kucaklar.Ve burada ateş pervaneyi yakar kavurur. Bir buğday tanesi gibi
toparlayıp yere düşürür. Artık pervane ‘hakkal yakin’ biliyordur vuslatı. Bu fenadır. Bu canını
verdiği noktadır. Mumun bundan haberi bile yoktur belki. Olmasına da gerek yoktur. Bu pervanenin
aşkıdır çünkü. Aşkı uğruna can veren pervanenin aşkı.
(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)
Ya onların aşk uğruna yaşadıklarını bilir miyiz? Yani pervanenin mum ışığıyla yaşadığı aşkın
hikayesini…
Aşk bir farkına varış, bir idrak seviyesidir…‘Aşk odu önce ma’şuka, andan âşıka düşer.’ derler,
malum. Yani aşk ateşi önce sevilene ondan sonra sevene düşer. Önce sevilende bir ateş yanmalı ki
pervane onun etrafında dönsün, pervane o ateşi görsün, sonra aşkının farkına varsın… Pervane aşkını
ispat edebilmek için gördüğü anda ışığı, etrafında dönmeye başlar. Bir cezbedir bu. Bu cezbenin
gittikçe daralan bir çemberi vardır. Işığın etrafında döner, döndükçe biraz daha yakından dönmek
ister. Işığı gördüğü anda aşkı ilmel yakin olarak tanıyan pervane, onu aynel yakin bilmek istediği
için gittikçe mumun etrafındaki çemberi daraltıyor. Çember daraldıkça pervanenin aşkı artıyor, şevki
artıyor, coşkusu artıyor.Coşkusu arttıkça da cesareti artıyor. Aşk cesaret işidir, neticede. Ve
pervane cesaretle kanadını şöyle bir değdirir ateşe. İlk lezzettir işte o acı. Acı verir, yakar
içini. Ama ona verdiği acı o kadar hoşuna gider ki, daha fazla dönmeye başlar. Acı ve lezzet…
Birbirine zıt bu iki duygunun bir arada olması nasıl mümkün… İşte bu noktada, azabın ve acının
lezzet olmasındaki sırrı yakalamak gerek. Azap kelimesi azp kelimesinden türüyor. Azp lezzet demek.
Azabın ne olduğunu buna göre ölçün ve düşünün. İşte kanadının ucunu bir defa yaktığı zaman pervane
ilk azabı duyar; fakat öyle bir lezzettir ki o azap… Bu azap ve ondan alınan lezzet, insanı yavaş
yavaş nefsinden sıyırıp vuslatı mümkün kılar. Bu sefer daha büyük bir cesaretle kendini ateşe
atarcasına gider ışığı kucaklar.Ve burada ateş pervaneyi yakar kavurur. Bir buğday tanesi gibi
toparlayıp yere düşürür. Artık pervane ‘hakkal yakin’ biliyordur vuslatı. Bu fenadır. Bu canını
verdiği noktadır. Mumun bundan haberi bile yoktur belki. Olmasına da gerek yoktur. Bu pervanenin
aşkıdır çünkü. Aşkı uğruna can veren pervanenin aşkı.
(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)
(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder