Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, Avrupa, Türkiye
Hey if the you a c note become love does what what from adds stay the situation... Hey love the you reach or the and every thing victorious is not be legally to the you." "EY AŞK SEN OLMASAN NE KALIR HİKAYEDEN... EY AŞK; SEN VAR YA SEN, HER ŞEY SANA MAĞLUP HÜKMEN." cik... (¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯) We come to love not by finding the perfect person but by learning to see an imperfect person perfectly! (Biz sevmek için geliriz, kusursuz kişiyi buluyor ama kusurlu bir kişi için kusursuz biçimde görmeyi öğreniyoruz!) (¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Çarşamba, Eylül 26, 2007

istanbul videoları :)





(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)
(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

ŞARAP, PANO ŞARAP EVİNDE İÇİLİR ...


PANO
Beyoğlu'nun hatta İstanbul'un en eski mekanlarından Pano, yüzyıllık mazisiyle hizmet veren tipik bir şaraphane. Mimarisi ve dekorasyonu ile ilgi çeken Pano'yu Beyoğlu'na ve şarabı seven herkesin gitmişliği vardır. 1990 yılında kapanan Pano, Beyoğlu'nun en ünlü mekanlarından Cumhuriyet Meyhaneleri'nin de sahibi olan Fevzi Büyükerol tarafından restore edilerek yeniden Beyoğlu'na kazandırıldı.Aslına bağlı kalınarak yenilenen mekanda, ayakta şarap yudumlama sistemi devam ediyor. 350 kişilik kapasitesiyle sanat dünyasından da ( Ataol Behramoğlu, Oktay Akbal, Melih Cevdet Anday, Cezmi Ersöz, Küçük İskender vs. ) birçok ünlü ismi ağırlayan Pano'da içki olarak yalnızca şarap satılıyor. Değişik yörelerden gelen tüm şarap çeşitleri bulunuyor. Şarap ile aram yok diyenlere de bira seçeneği sunuluyor. Bugünün moda şarapevi anlayışına öncülük etmiş mekanda şaraplar kadar olmasa da yiyecek menüsü de zengin!..


(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)


(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

ŞARAP






























****************
ŞARAP yeme içme zevkinden söz ederken kesinlikle ilk akla gelen konulardan birisidir. Şarap, hem özenle hazırlanmış sofralara eşlik eden, hem de tek başına büyük bir keyifle tüketilebilen ender içkilerden biridir.
Bugün Türk insanının tercih ettiği içkilerin başında rakı gelmektedir. Türk sofrasında çok önemli bir yere sahip olan rakının kendine özgü adabı, içen içmeyen pekçok kişi tarafından gayet iyi bilinir.Çeşitleri yoktur, soğuk içilir, beyaz peynir ve kavunla iyi gider... Birkaç önemli kuralı bildiğinizde rakı pek de "zor" bir içki değildir.Rakı efkarın,kederin,hüznün içkisidir.Oysa şarap,aşkın,mutluluğun içkisidir.
Şarap, tüm içkiler arasında en fazla çeşitliliğe sahip olandır.Aynı zamanda yaşayan bir içkidir de şarap. Doğar, olgunlaşır, yaşlanır ve vadesi dolunca ölür.Pek çok inceliklerinin bulunması ve tüm bu incelikleri bilmenin şaraptan alınacak keyfi arttıracak olması pek de şaşırtıcı değildir.
Anadolu, şarabın iki-üç vatanından birisi; hatta önde geleni. Şarap tarihi ve Anadolu... İnsanlığın çok eski dönemlerinden, M.Ö. 4000'den bu yana birbirinden ayrılamayacak kadar içiçe geçmiş iki unsur. Bu topraklarda nerdeyse 6000 yıldır üzüm var, bağ var, şarap var...Arkeolojik kazılarda çıkarılan binlerce yıllık kadehler ve testiler, İyonya döneminden kalma dünyanın en eski amforaları, Hitit Krallarını Tanrılara içki sunarken gösteren resimler, üzerinde üzüm salkımı bulunan Kilikya sikkeleri, efsaneler, yazıtlar... Türkler Anadolu’ya gelmeden şarabı biliyorlar mıydı? Eski Türklerde Göktanrı şarabı takdis ettiğinden, bağın ve şarabın bulunduğu yere kötü ruhların girmediği kabul olunurdu. Yeni doğan çocuklar için, düğününde açılmak üzere bir küp şarap gömülürdü.Şarapçılık Osmanlı'nın ağır yasakları altında gerilerken, bir Anadolu çocuğu olan şarap da kendi ülkesinde öksüz kalmıştır. Zaman içerisinde Anadolu insanına yabancılaşması hüzün vericidir aslında...
Son 5 yıldır Türk Şarapçılığı için çok önemli olduğu muhakkak, yenive kaliteli teşebbüsler var. Üzüm üretiminde dünya 3.sü olan Türkiyenin şarap üretiminde çok alt sıralarda olduğunu görüyoruz. Oysa üst sıralarda yer almaması için hiçbir neden yok. Çünkü Elazıg yöresi üzümleri(öküz gözü), Ankara(,karacık karası) Kapadokya Emir üzümleri Fransız üzümleri ile yarışır kalitede üzümlerdir.Bugün Anadolu'da bilimsel oranda şarap üretimi yapan 45 kuruluş ve bunların da 250 kadar çeşit şarap üretimleri vardır. Gönül istiyor ki, bunu takip edenler hızla çoğalsın. Şampiyonlar ligine çıkmamızın çarelerinden biri de bu.Üstelik de hakediyoruz, çünkü 6000 yıllık bir şarap geleneğinin mirasçısıyız bu topraklarda.
Türkiye'de şarabın en çok, Egeliler tarafından tüketildiği bildirildi. ProCon GfK'nin, Türkiye kent genelinde bin 83 kişi ile gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarına göre, araştırmaya katılanların yüzde 16'sı şarap içerken, yüzde 84'lük kısmı şarap içmiyor.
Şarap içmeme nedenleri arasında dini nedenleri gösterenlerin oranı yüzde 28. Hiç içki kullanmadıkları için şarap içmeyenler yüzde 37'lik bir kesimi oluştururken, yüzde 18'i şarabı sevmiyor, yüzde 11'i de sağlığa zararlı buluyor.
Bölgeler bazında bakıldığında şarap tüketenlerin en yüksek olduğu bölge yüzde 30 ile Ege Bölgesi.
Tüketim oranı açısından ikinci sırada yüzde 17 ile Akdeniz ve Marmara bölgeleri yer aldı. Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri yüzde 8 şarap içme oranıyla son sıralarda bulunuyor.
Araştırmaya göre erkekler kadınlara göre daha çok şarap içiyor. Kadınların şarap içme oranı yüzde 14 olurken, erkeklerde bu oran yüzde19 civarında bulunuyor.
Üst gelir ve eğitim gruplarında ise şarap içme oranı yüzde 40'lara kadar çıkıyor.
Şarap içme sıklığına bakıldığında ise 2-3 günde bir şarap içenlerin oranı şarap tüketicileri içinde yüzde 7'lik bir grubu oluşturuyor. Şarap içenlerin ortalama şarap içme sıklığı ayda iki kez.
Şarap içenlerin yüzde 28'i şarabı evde tüketmeyi tercih ederken, ev dışında içenlerin oranı yüzde 21. Yüzde 50'si ise şarabı hem ev hemde ev dışında tüketiyor

Mahzenlerde senelerce yıllanmış şaraplar, diğer şaraplar gibi paldır küldür içilmiyor. Bunları özel karaflara itinayla süzmek, havalandırılıp "açıldıktan" sonra yudumlamak gerekiyor...
Şarap sabit serinlikte ve ışıksız, titreşimsiz ortamda yıllarca bekletildiğinde, tabii eğer eskitilmeye uygun, güçlü bir şarapsa, önemli kimyasal değişimler geçiriyor ve lezzetleri farklılaşıyor. Beyaz şarapların altın sarısı veya yeşil altın olan renkleri koyulaşıp kehribara doğru dönüyor, tatlarında da kayısı gibi olgun meyveler, fındık ve ceviz gibi yemiş çeşnileri oluşuyor. İçimleri yumuşuyor, gençken sivri olan asitleri ve alkolleri tırmalamaz hale geliyor, damakta yuvarlak, kaygan, akıcı bir kıvam kazanıyor.
Yıllanmış beyaz şaraplar, bu koku ve tatlarının inceliği ve kırılganlığı dolayısıyla, karafa süzülmedikleri gibi fazla da soğutulmuyor. Genç beyazlarda 8 derece civarında bir ısıda servis yapılırken, eskitilmiş beyazlarda bu 10, 12 derecelere çıkabiliyor. Dömisek ya da tatlı beyazlar ise, yıllanmayı daha iyi kaldırıyor. O kadar ki, dünyanın en iddialı beyaz şarabı Château d’Yquem’in iyi rekolteleri, 300 yıla kadar bekletilebiliyor ve hâlâ zevkle içiliyor. Bizde de Narince üzümünden yapılan beyazlar yıllandıkça güzelleşiyor. Piyasada tek tük bulunan 1996 Kavaklıdere Narince’leri, 1993 ve 1995 Diren Dörtnal’ları ele geçirebilirseniz, bu üzümün yıllandıkça ne kadar güzel şarap verdiğini bizzat fark edebilirsiniz.

Kırmızı ritüeli
Beyaz şarapta yıllandırma, istisnai bir durum. Yıllanabilir şaraplar, daha çok kırmızıların arasından çıkıyor. Ama yıllanmış kırmızıların servisi ve tadına varılması, beyazlardan çok daha karmaşık... Kırmızı şaraplar,
çok zarif ve kırılgan bukelere sahip olan Burgonya şarapları gibi küçük istisnalar dışında, mutlaka karafa süzülüyor.
Önce, içeceğiniz şarabı serin mahzende yatık konumundan çıkarıp yıllar içinde oluşan tortularının dibine çökmesi için birkaç saat -en iyisi bir gün- dik tutuyorsunuz. Ardından,
-mahzende ya da yemek salonunda, nasıl isterseniz-, önce bir mum yakıyorsunuz. Şişeyi sarsmadan, önce kapsülü açıyor, mantarın üzerinde biriken tozları şaraba bulaşmaması için siliyor, mantarı itinayla çıkarıyorsunuz. Deterjanla yıkanmamış, yabancı koku ve tatlar sinmemiş kristal
(ya da iyi camdan) karafı sol elinize alıyor, sağ elinizdeki şarabı ağır ağır karafa süzüyorsunuz. Şişe bu arada mumun biraz üzerinde duruyor, mumun dipten gelen ışığı sayesinde şarabın tortulu kısmına gelip gelmediğinizi anlıyorsunuz. Tortulu olan dipteki
2-3 santilitrelik kısma gelince,
süzme işlemini bitiriyorsunuz.
Yıllar boyunca oksijenle temas etmeyip kapalı kalan şarap, yaşayan bir sıvı olduğu için, seneler sonra gördüğü oksijenle reaksiyona girerek yavaş yavaş "canlanıyor", kendini açıyor. Karaftaki şarabı yemek yiyeceğiniz ve şarap yudumlayacağınız salonda yarım ila bir saat bekletip hem ısısının yükselmesini hem de iyice açılmasını bekliyorsunuz. Uzun yıllar o an için bekletilen şarap, ancak böyle özenli bir seremoninin sonunda kendisini size teslim ediyor.
Yıllanmış şaraplar, ideal içim zamanını geçerek "boşalmış" ve sıradanlaşmış değillerse, güçlü lezzetlere sahip oluyor. Seneler içinde oluşan esterleşme, şarabı biraz ağır kılabiliyor. Bunun için yıllanmış şarap, tıpkı bir assolist gibi uvertürlerden sonra sahneye çıkmalı. Yemeğin başında daha hafif, daha genç şaraplar içilmeli ve onlarla damak alıştıktan, karın da biraz doyduktan sonra sahne çok az ve nötr yiyecekler eşliğinde eski şaraba bırakılmalı. Tıpkı garsonların servisi kestikten, çatal bıçak sesleri durulduktan sonra gazinonun assolistinin sahne alması gibi, yıllanmış şarabın rolünü başka şeyler çalmamalı, masada ona konsantre olunmalı.
Tabii eski şarapların, normale oranla biraz daha geniş kadehlerle içilmesi gerektiğini de belirtmeliyiz. Zira karaftaki havalanma, kadehte de devam ediyor.
Ünlü bir yazar, şarabı "Güneşin topraktan olma oğlu" olarak tanımlıyor. Belki ona küçük bir ek yapmalıyız: "Güneşin topraktan yaptığı, zamanın koynunda büyüttüğü oğlu".

DOLUCA ÖZEL KAV KIRMIZI
Bitmap
Altın madalyası var
Doluca Özel Kav koyu kırmızı, bordoya çalan tonda bir şarap. Diyarbakır ve Elazığ yöresi üzümlerinden üretiliyor. 12 ay boyunca ufak boy Fransız meşe fıçılarda yıllandırılan Özel Kav, karanfil, vanilya, mürdüm eriği ve böğürtlen aromalarını çağrıştıran, belirgin ve zengin bir meyvemsi bütünlüğe sahip. Oldukça gövdeli bir yapısı var. Yani dolgun ve güçlü bir lezzete sahip. Birbirini iyi tamamlayan Boğazkere ve Öküzgözü cinslerinin dengeli bir harmanı ile üretilmiş. Rekolte yılı (üzümün hasat edildiği yıl) 2000 olan bu şarap Fransa'da 2001 yılında Challenge International du Vin yarışmasında altın, bu yıl Belçika'daki Monde Selection yarışmasında ise gümüş madalya aldı. Etler, kebaplar, lazanya, ravioli, tortellini ile 16-20 derece sıcaklıkta içilebilir, 7-8 yıl saklanabilir. Perakende satış fiyatı 16 milyon 500 bin lira.
SARAFİN MERLOT
Bitmap
Yumuşak içimli ve gövdeli
Sarafin Merlot koyu bordo renkte. Merlot, üzümün türüne verilen ad. Sarafin Merlot türüne özgü canlı ve zengin bir meyvemsi karaktere sahip. Fransız meşe fıçılarda yıllandırılarak, vanilya ve karamelimsi aromalar kazandırılıyor. Oldukça yumuşak içimli ve gövdeli bir şarap. Meyveleri çağrıştıran özgün lezzetlerini damakta güçlü bir şekilde hissettiriyor. 2001 rekoltesi, Saroz bölgesindeki 10 yaşını geride bırakmış, Merlot asmalarından hasat edildi. 2000 rekoltesi, özgün meyvemsi karakteri ile Fransa'da Challenge International du Vin'de 2001 yılında gümüş madalya aldı. Kuzu ve dana etleri, tandır, incik, kebaplar ve hamur işleriyle, 16-18 derecede içilebilir. 6-7 yıl saklanabiliyor. Perakende satış fiyatı 21 milyon lira.
SARAFİN CABERNET SAUVIGNON
Bitmap
Mikro bağcılık yöntemiyle üretiliyor
Rengi koyu bordo. Ufak boy Fransız meşe fıçılarda 18 ay boyunca yıllandırılıyor. Cabernet Sauvignon üzüm cinsine özgü aromaların yanı sıra, fıçıda eskime sonucu kazandığı vanilyamsı aromayı belirgin bir şekilde hissettiriyor. Dolgun ve kompleks yapılı şarap, uluslararası kaliteye sahip Cabernet Sauvignon türünde aranan yüzde 14 alkol oranına sahip. 2000 yılı rekoltesi 11 yaşındaki Cabernet Sauvignon asmalarından hasat edildi. Mikro bağcılık yöntemleri ile üretiliyor. Güçlü soslu kırmızı etler ve spagetti ile 16-18 derece sıcaklıkta içilebilir. 10 yıl saklanabiliyor. Perakende satış fiyatı 23 milyon 500 bin lira.
KAVAKLIDERE BOĞAZKERE
Bitmap
10 yıl saklayabilirsiniz
Rengi yoğun kırmızı olan Boğazkere, kuru meyve ve incir kokusu taşıyor. Yapılı, kuvvetli ve buruk bir lezzeti var. Monocépage (tek bir tür üzümden yapılan) bir ürün. Kavaklıdere, Boğazkere üzümünü başka şaraplarda kupaj olarak kullanmıştı, sonunda tek başına denemeye karar verdi ve Kavaklıdere Boğazkere böyle ortaya çıktı. 12 ay boyunca meşe fıçılarda eskitiliyor ve bu sürede meşenin aromaları, üzümün aromalarıyla karışıyor. Neticede meyveli, baharatlı ve boisé (meşe kokulu) bir şarap elde ediliyor. Gelişimi şişede bir sene boyunca takip ediliyor. Gerekli koşullar sağlandığında üretim tarihinden itibaren 10 sene kadar yıllandırılabilir. Kırmızı ve beyaz etlerle birlikte içilebilir. Perakende fiyatı 19 milyon 500 bin lira.
SARAFİN CHARDONNAY
Bitmap
Kızarmış ekmek aromalı
Koyu saman sarısı renginde, Chardonnay türüne özgü meyvemsi karaktere sahip. Kızarmış ekmeği çağrıştıran zengin aromalar taşıyor. Damakta yumuşak bir akıcılığa sahip, oldukça gövdeli, tam bir ana yemek şarabı olarak tanımlanıyor. 2001 rekoltesi 10 yaşını geride bırakmış Chardonnay asmalarından hasat edildi. Fransa'da 2001 yılında Vinalies Internationales yarışmasında Sarafin Chardonnay 99 gümüş, Fransa'da 2000 ve 2001’de Challenge International du Vin'de bronz ve gümüş madalya aldı. Fransa'da 2002 ve 2003 yıllarında Chardonnay du Monde yarışmasından bronz ve gümüş, bu yıl Slovakya'da yapılan Ljubljana Şarap Yarışması'ndan ise altın madalyaları var. Ana yemekler, soslu spagettiler ve beyaz etle 8-10 derecede içilebilir. 5-6 yıl saklanabiliyor. Perakende satış fiyatı 21 milyon lira.
KAVAKLIDERE KALECİK KARASI
Bitmap
Orta Anadolu üzümlerinden
Orta Anadolu'da Ankara yakınlarındaki Kalecik'teki Kalecik Karası üzümü, uzun yıllar süren ihmal sonucu kaybolmaya yüz tutmuştu. Ancak Kavaklıdere Şarapları, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Türk ve Fransız uzmanlarının uzun süren çabaları neticesinde ortaya bu sek şarap çıktı. Zengin ve iyi dengelenmiş bir yapıya sahip. Prestijli bu özel şarap, kalıcı ve etkileyici kırmızı meyve aromaları içeriyor. Şarabın yapısı, şişede 8-10 yıl boyunca iyi bir gelişim göstermesini sağlıyor. Yakut taşı renginde. Vanilya, kakao ve taze kırmızı meyve tadında. 1995 yılından bu yana aldığı yedi ödülü var. Kırmızı et, peynir çeşitleri ve özellikle şatobriyan ile uyumlu. 16-18 derecede içilebilir. Perakende satış fiyatı 21 milyon lira.
KAVAKLIDERE ÖKÜZGÖZÜ
Bitmap
Peynirle içebilirsiniz
Rengi canlı kırmızı ve hafif yoğun. Meşe fıçı, meyve ve baharat kokusu var. Kavaklıdere Öküzgözü sek bir şarap. Meşe fıçılarda 12 ay boyunca bekletildikten sonra, bir sene boyunca da şişede gelişimi takip ediliyor. Şarabın yapısı, şişede en az 10 yıl süre ile iyi bir gelişim göstermesini sağlıyor. Tadı meyveli (kiraz, böğürtlen, frambuaz, kuru erik), yuvarlak yapılı ve kalıcı. 2000'de İngiltere'de International Wine and Spirits Competition'da bronz madalya, İtalya'da Egologico Internazionale'de altın madalya kazandı. Kırmızı ve ızgara et, peynir çeşitleri ve tavukla 16-18 derecede içilmesi tavsiye ediliyor. Perakende satış fiyatı 21 milyon lira.
KAVAKLIDERE NARİNCE
Bitmap
Papatya kokulu bir beyaz
Kavaklıdere Şarapları'nın monocépage (monosepaj-tek üzüm kullanılarak üretilmiş şarap) ürünlerinden biri olarak piyasaya çıkardığı bu şarap, bir sene meşe fıçıda, daha sonra bir sene de şişede bekletiliyor. Tokat’ın meşhur Narince üzümünden yapılıyor. Piyasaya çıktığı andan itibaren tüketilmeye hazır olan Narince istenirse 4-5 sene daha bekletilebilir. Rengi sarı-yeşil. Narenciye, limon ve papatya kokulu. Tadı ise gövdeli, yuvarlak meşe fıçı tadı. Başlangıç yemekleri, deniz ürünleri ve kümes hayvanlarıyla 8-10 derecelik ısıda içilmesi öneriliyor. Perakende satış fiyatı 19 milyon 500 lira.
SARAFİN SAUVIGNON BLANC
Bitmap
Uzakdoğu mutfağıyla iyi gidiyor
Yeşilimsi sarı renkteki Sarafin Sauvignon Blanc, yeşil elma, yeşil erik ve taze yeşil baharatları çağrıştıran zengin ve canlı bir aromatik karaktere sahip. Saroz Yarımadası’nda üretilen üzümlerden yapılıyor. Tadı oldukça canlı ve serinletici. Sek yapıda ve aromatik karakterini damakta tüm gücüyle hissettiriyor. Fransa'da 2000 ve 2002 yıllarında yapılan Vinalies Internationales yarışmalarında gümüş madalya kazandı. Deniz mahsulleri, Uzakdoğu ve Hint mutfağı ile 8-10 derece sıcaklıkta içilebilir. 2-3 yıl saklanabilir. Perakende satış fiyatı 17 milyon lira.
DOLUCA SAFİR
Tatlılar, kekler dondurmalarla ideal
En iyi 10 şarap listesinde yer alan tek tatlı şarap. Misket üzümlerinden yapılan Safir, turunçgiller, bal, papatya gibi son derece zengin ve canlı aromaları çağrıştırıyor. Altın sarısı renkte. Tadı tatlı, serinletici, yumuşak içimli ve aromatik karakteri belirgin. Rekolte yılı 2000 olan Safir Fransa'da 2000 ve 2001 yıllarında yapılan Vinalies Internationales yarışmasında gümüş ve altın madalya aldı. Tatlılar, kekler, meyveler ve dondurmalarla 6 derecede içilebilir. 2-3 yıl saklanabiliyor. Perakende satış fiyatı 5 milyon 750 bin lira.

alıntıdır

(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)


(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Rakı içme sanatı ...





















*********************Rakı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli...
Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır... Bülent Ersoy öyle içiyor diye birdikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir...
Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun dahafazla yayılması sağlanır...
Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür...
İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin birnefes alınırki akciğerler de nasibini alsın...
Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakıkadehleri masadan kalkmaz...
Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbetiyapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır...
Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz... İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez...
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olurama) buz konur... Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hemkeyfi kaçar...
Rakıdan anlayanların,Antalya meyhanelerinde garsonluğa soyunanlara bunuanlatması gerekir...
İcmeye başlamadan önce aperatif birşeyler yenmelidir. Favorizeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak, alkolüngenzinize doğru gelmesini engeller...
Rakıya buz koymak yanlıştır. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı orandaetkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. İdeal karışım bozulmuşolur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır...
Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalımhoşgeldiniz vs. falan diye... Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır... Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir...
Rakı şalgam suyuyla içilmez!... (taslağa dahil değil)
Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim vardiyorsanız gidin bira filan için...
Şişe numarasının önemi yoktur. Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denkgelmez...
Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...
Bağıra çağıra, Böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmakgerek...
Önce kendine gel, sonra meyhaneye
Kalender ol da gir kalenderhaneye
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye
Rakı bardağı boş beklemez... Evet masadan kalkarken bile dibinde birazbırakılır...
Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (kibüyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz... Ev sahibi olsabile...
Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmekisteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir...
Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,bunufarkettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıpgitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayıterketmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zorkalkılır, hoş karşılanmaz...
Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetikhanımefendiler olsa dahi) olmaz...
Her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,hususinihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi,akordeon, keman ve ud da uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir...
Rakı yanlız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindiresindire) içilen bir içkidir... Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzelsohbetlere yönelir... Yani hem anlatır hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişininkatıldığı toplu bir eylem, karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratikbir forum, evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıpverilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerek hesaplaştığı bir türpsikolojik grup terapisi olmaktadır...
Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan hembu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hemde diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...
Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,aksiyapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır,yanlıştır...
En büyük mezesi muhabbettir... Muhabbet konusu "bi kız vardı, 5 yıl sevdim,yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,"bu güneş niyehep doğudan doğuyo batıdan batıyo?" gibi yarı-felsefi konular da olabilir...
Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmişsarımsaklı zeytinyaği süslemesi... Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakınınkendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzer anasonla dostolur, buna misal olarak dağ lahanası turşusu verilebilir... Ağzım sulandı daha fazla yazamayacağım... :)

ALINTIDIR

(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)


(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

KAZA DESTANI (FIKRA GİBİ)





FOTO FORUM BAŞKANI FERİDUN AYDIN’IN,
29 MAYIS 2007 GÜNÜ ÖĞLEN SAATİNDE, MERYEMANA YOLUNDA
İKİ ARKADAŞIYLA GEÇİRMİŞ OLDUĞU
TRAFİK KAZASININ
GERÇEK DESTANIDIR


FERİDUN AYDIN
Aracın Sürücüsü ve Çarpıcısı
Çaykara’da doğdu, Trabzon’da büyüdü,
Sümela yolunda çarptı.
Hasar Durumu
Sağ el başparmakta çatlak (belki de kırık), ayağında ağrı, göğüs kafesi ortasında işaret parmağıyla
bastırdığı zaman oynayan bir kemik.
(Bu kemik şimdi yerinde yok…)
VEDAT OSMANOĞLU
Sağ Ön Koltuk Yolcusu
Hasar Durumu
Omurgada ağrı, kafada vuruk, ön dişinin biri kırık
M. REŞAT SÜMERKAN
Arka Koltuk Yolcusu ve Metin Yazarı
Hasar Durumu
Sağ omuzda çürük, sol diz altında ekimozlar,
sol ayakta morluk, göğüste darlık.

LÜTFEN DİKKAT İLE OKUYUNUZ:)

Sene iki bin yedi
Mayıs ayı sonlari
Anlatayim dinleyin
Bizlere olanlari
Dedum ki uşaklara
Sumela’yi çekelum
Kaçmayalum zorluktan
Karşisina geçelum
Vedat ile Mustafa
Olur dediler bana
Kendi ayaklariylan
Bindiler arabama
Sabahtan çıktuk yola
Trabzon’dur ilimuz
Maçka da verduk mola
Sumela menzilimuz
Çekimler iyi gitti
Zaten konu sabitti
Çok deklanşör basmişum
Üç cigabayt kart bitti
Baktım güneş yükseldi
Dedum hayden döniyruk
Erzağımuz var ama
Acindan da öliyruk
Maçka’da yeruk dedum
Peynirlen helvalari
İçeruk da üstine
Taze demli çayları
Ah vaylari vaylari
Geldi kerez aylari
Birden gözum karardi
Görmedum virajlari
Soldan dalduk mıcıra
Şimdi nasil durayim
Habu direksiyoni
Ne tarafa kırayim
Sığıri kovalayın
Girmesunler ekine
Büktüm direksiyoni
Biz gidiyruk dikine
Opel birden kıç atti
Beklemezsun tipinden
Dersun yayla düzinde
Dana kaçti ipinden
Bi sağ yapti aniden
Savurdi bi da soldan
Eyvah dedum içumden
Aha çıkayruk yoldan
O an aklima geldi
Dedum firen yapayim
Bu hızla ölmektense
Biraz yavaşliyayim
Sarhoş marhoş değilim
Yanımuzda yok şişe
Ayak attum pedala
Ne firen de ne bişe
Çalayirum kornayi
Kaçun yol üzerinden
Koca koca kayalar
Hiç oynar mi yerinden
Malagambos yaylasi
On hanedur on hane
Aha da çarpayiruk
Firen miren bahane
Haçan çarptuk kayaya
Biraz geri siçraduk
Attuk da iki takla
Kazayi tamamladuk
Meryemana deresi
Paril paril parlayi
Nasi da ters döndürdi
Kayalar arabayi
Sessizluk oldi birden
Motor da kendi susti
Baktum tavan altimda
Ben duriyrum yüz usti
Dedum ki doldi vadem
Aha da eliyirum
Ey gidi dedelerum
Yer açın geliyirum
Baktım Vedat üstümde
Bilmedum neye niyet
Dedum çekil oyani
Nedur bu samimiyet
Seslendum Sümerkan’a
Kardaşum eyi misun
Ben da zordayim ama
Bi yardım ister misun
Süründum pencereye
Dışariya atladum
Baktum arkadaşlar sağ
O vakit rahatladum
Ölmek işten değildi
Olanlara şaşayrum
Gördum yerde gölgemi
Anladum ki yaşayrum
Meryemana deresi
Kar eridi bolandi
Sarilduk uşaklarlan
Gözümuz buğulandi
Farkettum acıkmişuk
Burda bizi kim besler
Yayılmişlar her yere
Peynirlan patatesler
Ekmek camdan fırlamiş
Zeytin düşmiş ortaya
Keşke kemer taksayduk
O güzelum helvaya
Allah bizi koridi
Demek vade dolmadi
Vedat’tan bi diş gitti
Bize bişe olmadi
Bu herkese ders olsun
Hayata güvenmeyin
Çekim yapar isenuz
Arabaylan dönmeyin
Yaşanmiştur bu olay
Okuduk da dinleduk
Kaza ettuk üçumuz
Bu destani eyleduk


BU İBRET VERİCİ GÖSTERİ
SONA ERMİŞTİR

(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)



(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Pazartesi, Eylül 24, 2007

elma , elmanın faydaları






Elmanın verdiği enerji 100 gramda 54 kaloridir. Bu enerji yağdan değil, meyve şekeri ve organizma tarafından ağır olarak sindirilen şekerden gelmektedir. Bu veriler ve genel anlamıyla elmanın besleyici özelliği, bu meyveyi özellikle spor yapanlar için vazgeçilmez yapar. Gerçekten de fiziksel aktiviteler çerçevesinde elmanın içeriğindekiler spor öncesinde, sırasında ve sonrasında organizma üzerinde pozitif etkiler yaratır:1. Spor öncesinde tüketildiğinde; enerji verir. 2. Spor sırasında tüketildiğinde; organizmaya çeşitli mineral ve vitaminler yükler.3. Spor sonrasında tüketildiğinde; %85 oranındaki su içeriğiyle organizmanın ihtiyacı olan suyu tamamlayarak toksinlerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır.

100 gr. elmada
Glucid
% 12,6
Protid
% 0,3
Su
% 84,3
Lif
% 2,5
Lipid
% 0,3
Vitamin deposudur!


Elmanın sağladığı vitaminlerin en önemlisi C vitaminidir: en fazla kabuğunda ve kabuğun hemen altında yoğun olarak bulunur. Bu nedenle iyi yıkanmış elmanın kabuğuyla tüketilmesi en doğrusudur.Elmanın içerdiği diğer vitaminler ise B1, B2, PP, B5, B9, Provitamin A (karoten) ve E vitaminidir.

100 gr. elmada
B9

0,012
A

0,070
C
Antioksidan. Organizmanın savunmasını güçlendirir.
5
B1
Kas ve sinir sistemi için mutlaka gereklidir.
0,03
B2
Hücrelerin iyi çalışması ve dokular için gereklidir
0,02
PP
Hücre enerjisi, ergenlik ve genel fonksiyonlar için gereklidir
0,3
B5
Yağ ve şekerlerin kullanımında önemlidir; saç, deri ve kas sağlığı için gereklidir
0,1
B6
Yaşamsal mekanizmaların anahtar vitaminidir. Amino asit ve protein metabolizması için gereklidir.
0,05
E
Antioksidan. Cilt yaşlanmasına karşı koruyucudur.
0,6
Oligo-element ve vitamin zenginidir!


Elmanın faydalarından ilginç bir tanesi de içerdiği potasyum (100 g’da 120-200 mg) zenginliği ve az sodyumdan (100 g’da 10 mg’dan az) ötürü dinlendirici olmasıdır. Bu kombinasyon ve %85 oranındaki su, elmaya idrar söktürücü özelliği de verir. Ayrıca potasyum içeriği yüksek tansiyona karşı savaşta önemlidir. Elmanın diğer içerikleri fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, selenyum, manganez de hücre metabolizmasında çok önemli rol oynar.

100 gr. elmada
Magnezyum
4
Fosfor
9
Potasyum
145
Kalsiyum
4
Çinko
0,09
Demir
0,2
Manganez
0,03
Muhteşem lif kombinasyonu!

180 g’da 5 g gibi yüksek bir lif zenginliğiyle sindirim sisteminde büyük rol oynar. Elmada bulunan Suda çözünen lifler ve Suda çözünmeyen lifler kombinasyonu bağırsak hareketlerini tetikler ve hızlandırır. Kabızlığa karşı elmayı kabuğuyla yemek önerilir çünkü lif kabuğunda daha yoğundur.
Daha az kolesterol!

Yapılan pek çok araştırmanın ortak sonuçlarına göre:- günlük olarak tüketilecek 3 adet elmanın 2 ayda yaklaşık %10 oranında kolesterolün düşmesine yardımcı olduğu, - kötü kolesterol (LDL) oranını düşürdüğü- iyi kolesterol (HDL) oranını da 4 misli yükselttiğisaptanmıştır.Bu nasıl olabiliyor? Nedeni, elmanın lif olarak zengin bir besin olması ve bu özelliğinin de kolesterol ve yağın birikmesine engel olmasıdır.
Daha iyi nefes!

Galler’de 2500 kişi üzerinde 5 yıl süreyle yapılan bir araştırmanın sonucu, daha önce yapılan bazı araştırmalara uyumlu olarak haftalık tüketilen elma sayısının nefes fonksiyonuna pozitif etkileri olduğunu göstermiştir. Yenen ortalama elma miktarı arttıkça sigara kullananlar da bile nefes alma kapasitesinde artış saptanmıştır. Bu etki elmadaki antioksidanlardan kaynaklanmaktadır.
Vücuda faydaları..

Böbreklerin temizlenmesine yarar,
Baş ağrısına iyi gelir,
Kolesterolü düşürür,
Yüksek tansiyonu düşürür,
Kan şekerini kontrol altında tutar,
Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir,
Uykusuzluğa iyi gelir,
Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar,
Elma + kereviz/maydanoz yorgunluğa iyi gelir,
Elma+kızılcık suyu veya elma+ananas+üzüm suyu gribe iyi gelir,
Elma+armut suyu kabızlığa iyi gelir.

İçinde birçok vitamin ve mineral bulunduran elma, vücudun mahrum bırakılmaması gereken bir meyve. Kökeni Doğu Avrupa olan elmada sindirilebilir şeker, bedenin dengesi için çok gerekli enzimler, temel asitler ve potasyum, sodyum, kalsiyum, fosfor gibi madenler bulunur. Diyetler için de mükemmel bir seçenek...Ortalama hemen hemen herkesin severek yediği elmanın faydaları saymakla bitmiyor. Çağın belalı hastalığı kanserden, kolesterole kadar birçok hastalığın gerek riskini azaltmada gerekse önlemede önemli rol üstleniyor.Öğle yemeğinden önce yendiğinde ya da kabuğuyla pişirildiğinde bağırsakları çalıştırır ve yumuşatır, kabızlığı önler. İçindeki petkin maddesi zararlı kolesterolü (LDL)'yi düşürürken, faydalı kolesterol (HDL) oranını yükseltir. Dalağın kan yapmasını sağlar. Çalışırken devamlı olarak oturanlar ve fazla kilolular için çok faydalıdır. Bünyesindeki C vitamini sayesinde bağışıklık sistemi güçlenir.Nefesi rahatlatır. Yapılan bazı araştırmalar, elma yiyenlerin daha kolay nefes aldığını göstermektedir.Gastritten kaynaklanan yanmaları hafifletir.Elma kürü, gut, böbrek, mesane hastalıkları ve hemoroit tedavisinde de işe yarar. Sabah aç karna yendiğinde kanı temizler ve toksinleri atmayı sağlar.Isırarak yenirse, dişleri temizler ve diş etlerini güçlendirir.Uykudan önce yenirse rahatlatır ve kolay uyumayı sağlar.Yeşil, hafif ekşi olanları mide bulantılarını önler.Düşük kalorili (50 kalori) olduğu için şişmanlığı önler, kan şekeri düzeyini ve yüksek tansiyonu olumlu bir şekilde etkiler.Ortasına biraz marmelat ekleyip fırında pişirildiğinde, rejim yapanların tatlı yeme isteğini giderir. OLAĞAN DIŞI BİR MEYVE!


Her bir elma çekirdeğine, koskoca kimya fabrikalarının 10mikrona küçültülen şifreleri yerleştirilmiştir. Elmanın terkibindeki maddeleri eksiksiz yapabilmek için, gerekli olan bu fabrikalar, ağaç olduktan sonra demiri terkibine alır, kemik iliği ve kanın temel maddesi olan 2 değerlikli demiri korumak için, özel elma asidi hazırlar ve bu terkibin hassas mideleri rahatsız etmemesi için, yine terkibine karbonat iyonları ekler. Elmanın terkibinde var olan harika iksirlerin en önemlilerini, şöyle sıralamak mümkündür:Terkibindeki hususî meyve şekeri ile doğrudan doğruya karaciğer hücrelerini korur. İçindeki meyve asitleri, bir yandan 2 değerli demiri ve C vitaminini bozulmaktan korurken, diğer yandan karaciğerdeki kimyevî faaliyetlerde yapıtaşı rolü oynar. İki değerli demir iyonları, alyuvarların yapısı için gerekli olan kanın temel elemanlarındandır. Kansızlık hastalarına ilâç şeklinde verilen demiri, 2 değerinde tutmak çok zor olduğundan, ayrıca C vitamini de verilir; bağırsak!ardaki 3 değerlikli demir, bağırsaklara zarar vermekten öteye geçmez. Elma, terkibinde taşıdığı bikarbonat iyonları sayesinde, sindirimi kolaylaştıran tek meyvedir. Elmada suda eriyen vitaminlerin tamamı mevcuttur. Yüksek miktardaki C vitamini, bir insanın günlük C vitamini ihtiyacına denktir. Elmanın kökleri vasıtası ile topraktan aldığı demir iyonunu indirgeyerek, 2 değerli demir hâline getirmesi, başlı başına bir hârikadır. Zira; böyle bir faaliyetin elmaya, uzaktan-yakından bir faydası yoktur. Üstelik 3 değerli demiri, 2 değerli demir hâline indirgemek fevkalâde zor bir kimyevî hâdisedir ve bir elmada bulunan iki değerli demir, milimi milimine bir insanın günlük demir ihtiyacı kadardır.


Günde bir elma yemek,sizi tüm hastalıklardan korur.İki elma yerseniz kalp ve damar hastalıklarından korunmuş olursunuz.Kolesterolü normale indirir ve kabızlığı giderir,sindirimi kolaylaştırır.Güzel kokusu rahatlatır ve tansiyonu düşürür,sinirleri yatıştırır.Artrit,tomatizmalar ve gut hastalıklarında çok yararlıdır.Kalbi koruyan flavonoidlerden bol miktarda içerir. Portakal suyundaki C vitamininin üçte biri elmada da bulunur. Enerjinin yavaş bir şekilde açığa çıkmasını sağlayan fraktoz şekerinden bolca içerir. Ancak bebeklerin ya da emekleyen çocukların midesini rahatsız edebilir.






(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)






(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Atilla İLHAN...

sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşımya
bu gece
harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım
ağzımda eski mısralar
uzanıp kalmışım
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kolkola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karşı sahilden
fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular
deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yalnız kalıyorum
istanbul minareler kaybolmuş sen yoksun
Atilla İlhan
(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)
(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Aldanmazsak: varız! Aldanırsak: yok. . . .

"Aldatan aldanır" demiş, Konfiçyus. İnsan sarrafı olan ve yalanı koklayan kişileri bile aldatmaya çalışmak, ancak deneyeni rezil eder. Aldatılmamak için biraz şüpheci olmak lazımdır aslında, ama paranoyakça değil tabiki. Hak etmeyenlerin de başına gelebilir aldanmak. Aslında, her an her şeye hazır olamamanın sonucu ve geriye dönüşün olmayacağı bir andır, aldanmak. ''Aldatılmış insan yoktur, güvenmiş insan vardır.'' diye bir söz duymuştum; kime, ne kadar güveneceğinizi kestirebilirseniz eğer pek bir problem de yaşamazsınız aslında. Ama bunun çok zor olduğu ortadadır tabiî ki, özellikle de günümüzde. Kimi zamanda kendine aldanmak değil midir, aldatılmak. Bazen de, güven duygusunu sarsan, insanı kendinden alan bir nevi tokat, bir şamar oluverir aldatılmak.
Aldatma kavramı, algılandığı zaman, müthiş bir hayal kırıklığı ile birlikte yalanlar içinde olduğunun farkına varmadır. Görünüşe kapılarak yanlış bir
yargıya varmaktır aldanmak ve aldatan aslında ilk aldatılandır!
Yalana inanmak, kandırılmak ile aynı anlama gelmez mi? Söyledikleriyle sizi kandıran biri vardır ve söylediklerine inanırsınız yani aldanırsız. Güvendiğiniz ya da güvenmeyi istediğiniz kişi tarafından aldığınız yanlış ya da eksik bilgi yüzünden, olayı onun istediği gibi görme durumu değil midir aldatılmak. Tabi burada aldatılan kişinin aldatıldığını öğrendikten sonra kendini aptal, diğer kişiyi de dünyanın en kötü kişisi olarak görmesi durumu da vardır yani.
O kadar can acıtıcıdır ki aldatılmak, ancak bu ne ilk kez sizin başına gelmiştir, ne de siz aldatılanların sonuncususunuzdur. "Bu bir tecrübe kazancıdır" diye düşünür kişi belkide ve kalbindeki öfke ile yoluna devam eder. Aldatılmak aslında karşınızdakinin kendisini aldatmasıdır, aldanmasıdır. Sizi aptal yerine koymaya kalkan kişi, aslında verdiğiniz sonsuz değeri algılayacak durumda değildir ki. İşte o zaman her şey
'aldatmak'tan çıkar, her şey 'aldanmak' oluverir.
En üzücü olanı da, o kadar zaman boyunca kendinizi aldattığınızı yeni fark etmenizdir. Aslında karşıdaki insan değildirki suçlu. Kendi gerçeğini onunla yaşayan siz, en büyük ihaneti kendinize yapmışsınızdır, ta en başından beri ve kendinizi aldatmışsınızdır çok zamandır. Zordur ve insan ne kadar çabalarsa çabalasın, iyi şeyler düşünmesi mümkün değildir. Her zaman beterin beteri vardır diye düşünür sonra. Üzülür insan, mutlaka üzülür. Taş değildir ki bu kalp ve gerçekten güvendiyse karsısındakine, orta yerinden kırılıverir. Bütün vücudunu acıya ve sızıya boğar. Ama zamandır en iyi ilaç. Her şey geçer, yaralar sarılır. Güneş yeniden sizin için doğmaya başlar ve ne olursa olsun yaşamak güzeldir belkide.
Her ne kadar arabesk olsa da, ölenle ölünmez demiş eskiler. İnsan ölümleri yaşar, ölüp gidenlerin acısına bile alışır ve hayat yine devam eder. Nedir ki biri sizi aldatmış. Selametle deyip, uğurlamaktan başka seçenek var mıdır ki?
Nazım Hikmet'e göre de en mühim mesele..."
...Aldanıp aldanmamak,
işte bütün mesele.
Aldanmazsak: varız!
Aldanırsak: yok...."
(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)
(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Bilim adamları ve araştırmalarının sonucu...

Dünya çapında kadın erkek ilişkilerini inceleyen bilim adamları tüm ülke kadınlarına soruyorlarmış. Eşiniz sizi aldatırsa ne yaparsınız?
İngiliz kadın “Bana bu acıyı yaşatan kocamı öldürürüm.”
Alman kadın “Kocamın aklını çelen o şıllığı öldürürüm.”
İtalyan kadın “İkisinin de gözünün yaşına bakmam öldürürüm.”
İranlı kadın “Bu acıya dayanamam kendimi öldürürüm.”
Yunan kadın “Bu aşk üçgenine son veririm. Önce kocamı, sonra kadını en son kendimi öldürürüm.”

(¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯)
(¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)