Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, Avrupa, Türkiye
Hey if the you a c note become love does what what from adds stay the situation... Hey love the you reach or the and every thing victorious is not be legally to the you." "EY AŞK SEN OLMASAN NE KALIR HİKAYEDEN... EY AŞK; SEN VAR YA SEN, HER ŞEY SANA MAĞLUP HÜKMEN." cik... (¯`★.•*•.♥ღ Cindy Wow ♥ღ .•*•.•★´¯) We come to love not by finding the perfect person but by learning to see an imperfect person perfectly! (Biz sevmek için geliriz, kusursuz kişiyi buluyor ama kusurlu bir kişi için kusursuz biçimde görmeyi öğreniyoruz!) (¯`★.•*•.♥ღ Cik...♥ღ .•*•.•★´¯)

Perşembe, Mayıs 10, 2007

Belki anneler günü yaklaştı ya o yüzden yazıyorum, bilmiyorum... Bildiğim ise canım annemi çooooook ama çoooooooooooook seviyorum...

Nedir "anne"lerle "kız"ların alıp veremediği?
Nesillerdir süregelen çekişmenin sebebi nedir? Tipik "kadınlar arası düşmanlık" mı yoksa? Ana-kız ilişkisinde bile var mı o yani? Olabilir mi? Babayla kız, anayla oğul arasında bir sorun olmadığına göre... Asla bitmiyor bu çekişme. Ana ve kız kaç yaşına gelirlerse gelsinler. Her zaman çatışmak için bir sebepleri oluyor. Bizimki hálá sürüyor mesela. Hem de aramızdaki "hastalıklı" denebilecek sevgiye rağmen. Belki de sebep tam da bu. Hastalıklı sevgi. En basit ifadesiyle birbirimizin iyiliğini öyle çok istiyoruz ki... Buna çalışıyoruz mütemadiyen. Fakat çok gürültülü çalışmalar bunlar. Arada birbirimize "verdiğim zarardan dolayı özür dilerim" dedirtecek kadar. İddialı ve kararlıyız! Birimizden birimiz bu dünyadan göçüp gidene kadar birbirimizi "adam" etmek için var gücümüzle çalışacağız. Her ne ise o karşılıklı öğretmeye çalıştığımız şey, bunca yıl başarılı olamadık.Ama olsun... Ölmek var dönmek yok! Allah'tan umut kesilmez hem. Bakarsınız bir gün ya annem bize benzemiş, ya biz annem olmuşuz. Annemin işi daha zor tabii. Üç kız... (Bizde de) Hangimizin yoluna girecek? Manasızlığın farkındayız ama... Bizim kabahatimiz değil bu. "Ana-kız"ız zira. Elimizden başka türlüsü gelmiyor. Doğaya karşı çıkamıyoruz. Ve asla vazgeçmiyoruz. Son yıllarda hangi yaşta olmamız gerektiği konusunda çatışıyoruz mesela. Herkes yaşını yaşamak istiyor. E, bundan normal ne var, yaşayalım. Fakat kazın ayağı öyle değil. Annem bizi "yukarı" davet ediyor, biz onu "aşağı" çağırıyoruz.Annem onun yaşında olmadığımızı düşünemiyor, biz onun artık genç olmadığını kabullenemiyoruz. Belki de bu gidişle o yaşlara varamayacağımızı düşünüyor, bu yaşta o yaşların tadını çıkarmamızı istiyor. Evet "tadını"... O yaşların da tadı var elbet. Hayatı kenardan seyretmek... Hırslardan arınmış olmak... Sükûnet... Huzur... Fakat hayatın kıyısına öyle kolay çekilemiyor işte insan. Sahiden de "o yaşlar"a gelmek gerekiyor. Aslında bir noktadan sonra kızların annelerini idare etmeleri de gerekiyor galiba. Ama ben bunu kabul edemiyorum. (Bende...) Gücüme gidiyor. Anneme en büyük hakareti yapmış olacağımı düşünüyorum. (aynen) Onunla son güne kadar kavga etmek istiyorum. Anlarsınız... Büyütmesi için bir fidan hediye etmek gibi bir şey. Çok geç büyüyen bir ağaç fidanı. Bütün anneler ve kızlar ne dediğimi çok iyi anlamışlardır, eminim....
.............................................................Pakize SUDA yazmış...
Belki anneler günü yaklaştı ya o yüzden yazıyorum, bilmiyorum... Bildiğim ise canım annemi çooooook ama çoooooooooooook seviyorum...

Hiç yorum yok: